Faizdisi fazla:
1996___%28
1997___%3
1998___%26
1999___%20
2000___%-1
2001___%12
2002___%23
2003___%17
2004___%13
2005___%7
2006___%8
1- Bu satışla birlikte, Türk Bankacılık sisteminin yüzde 42’si yabancıların eline geçmiş oluyor. Böyle bir oran hiç bir Batı ülkesinde yok.Oncelikle yabanci payi diger ulkelerde nasil ona bakalim: Kaynak: Merkez Bankasi, Finansal Istikrar Raporu:
2- Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat ödemesi, ithalatı Oyakbank üzerinde yapılıyor.
SORU 8. Aşağıdakilerden hangisi, bizi muasır medeniyet seviyesine çıkarır?
a) Klasik müzik dinlemek
b) Cumhuriyet mitinglerinde bayrak sallamak
c) Bale yapmak
d) Darbe ve muhtıralara karşı çıkmak
e) Türkiye laiktir laik kalacak sloganı
SORU 30. “Ne şeriat ne darbe” veya “ne muhtıra ne AKP” diyenler, aslında aşağıdakilerden hangisini söylemiş oluyorlar?
a) Ne kurttan yanayız, ne de kuzudan.
b) Aslında darbeden şikayetçi değilim, ama bi kere “demokratız” da demişiz. N’apıcaz bilmem.
c) Bizim taban biraz militarist de, idare ediverin.
d) Haydi, ben bakmıyorum. Sen rahat rahat işini bitir. Sırtına da vur.
e) Yukarıdakilerin hepsi.
SORU 31. Darbe ve muhtıraları nasıl engelleyebiliriz?
a) Eğitimle. Halkı eğiterek, aslında ara rejimlerin pek de fena bir şey olmadığına onları ikna ederiz, engellemeye gerek kalmaz.
b) Özürlü demokrasimizi hepten tatil eder kurtuluruz. Demokrasi olmazsa darbe ve muhtıra da olmaz; olsa da o kadar acıtmaz.
c) Bütün vatandaşları askere alarak. Böylece ortada, kendilerine karşı darbe yapılacak sivil kalmaz.
d) Tek Partili altın çağa geri dönüp, devletin işletme ve kullanım hakkını 150 yıllığına CHP’ye vererek.
e) Hiçbiri. Bu şıkların hepsi birbirinden beter!
SORU 34. Deniz’in altı oku var. Bunlardan üçünün ucunu kırıp, öteki üçünün ucuna takarsa ne olur?
A) Üç tane iki ucu oklu değneği olur
B) Elinde oku gitmiş üç tane sap kalır
C) İyi olur
D) Darbe olur
E) Hiçbiri
SORU 37. x ve y kesinlikle pozitif tamsayı değillerdir.
x=354 milletvekili olduğu düşünülürse, demokratik bir hukuk devletinde x < y koşulunun sağlanabilmesi için y aşağıdaki değerlerden hangisini almalıdır?
A) 184 milletvekili
B) 1 e-muhtıra
C) 3 adet "şeriat ha geldi, geliyor." manşeti
D) 9 anayasa mahkemesi üyesi
E) Hepsi
SORU 38. Cumhurbaşkanı 126 gr. ağırlığındaki anayasa kitabını 135 cm uzaklıktan Başbakan’ın kafasına fırlatmış, dolar 4 kat yükselmiş enflasyon %98 olmuştur.
Buna karşılık olarak; Başbakan, 220 gr ağırlığındaki Yeni Başlayanlar İçin Demokrasi kitabını Cumhurbaşkanı’na fırlatsaydı durum ne olurdu?
a) Dolar 1/3 düşer, enflasyon %14 olur
b) Dolar değişmez, enflasyon %17,5 olur
c) Dolar ilk haline döner, enflasyon %9 olur.
d) Dolar ilk halinin de altına düşer, enflasyon %4 olur.
e) Dolar ½ düşer, enflasyon %20 olur
"Zannedildiğinin aksine, askeri hükümetler ve koalisyon hükümetleri döneminde düşük büyüme hızlarıyla karşılaşmıyoruz. Örneğin, son yıllardaki en yüksek büyüme hızımız yüzde 7.7 ile 1971-1973 arasındaki askeri hükümet zamanındaydı. Bu büyüme hızı, AKP döneminin üzerinde. 1974-1977 koalisyon hükümeti yüzde 5.6; 1992-1995 koalisyon hükümeti yüzde 3.9 ve 1996-1999 koalisyon hükümeti yüzde 5.4 büyüme oranı sağladı. " Yaman Toruner, Milliyet Gazetesi, 0.9.06.2007
Zannedildiginin aksine 4 islem yapmak gorundugu kadar zor degildir. Dogru rakamlar soyle olacakti:
1971-1973 ..... %5.4
1974-1977 ..... % 6.7 *
1992-1995 ..... %3.9
1996-1999 ..... %3.1
2003-2006 ..... %7.1
Bu arada 1974-77 arasi tek bir koalisyon hukumeti yoktu, toplam 5 hukumet gorev yapti. Eger bu donemin geri kalanini, yani 1978-80 arasini cinlik yapip bir kenara atmaksak goruruz ki 1974-80 arasinda toplam 7 hukumetimiz olmus ve ortalama buyume hizi %3.6.
Alcak Yorgo! Hadi parayi kazanan Azerbeycanli Rustem olsaydi neyse, ama isin icine Yorgo, Hans, hatta hatta Agop olursa hir cikar."Yunanistan'dan gelen bir emeklilik fonu 2003 Mart ayında Türkiye'de 1 milyon dolar satmış ve karşılığında hazine bonosu almış. Kur 1.30'lara gelince pozisyonunu kapatmış veya hâlâ pozisyonunu koruyor. Kur farkı ile dolar bazında getirisi o günden bugüne yüzde 100 seviyesinde... Bu kazancı ile de kendi katılımcısı olan Yorgo'nun maaşını ödemiş. Bu paranın dolar bazında elde ettiği yüzde 100'e yakın getiri nereden geliyor?" Yigit Bulut, Referans Gazetesi, 09.06.2007
Bu %100 getiri kimin cebinden cikmis anlatayim.
Bir kere gercek rakam %100 degil, % 181. Yigit Bey, muhtemelen hesabini (tabii eger yapmissa) 2004'de yapmis. Ondan sonra hep ayni yazilari yazdigi icin (hala 2004 butce rakamlarini kullanmasi gibi) %100 rakami o gun bugun ayni kalmis.
%181 getirinin 19 puani liranin deger kazanmasindan, 135 puani ise faizden geliyor (ikisinin toplami 181 etmiyor, cunku burada bilesik faiz hesabi yapiyoruz: (1+1.81)/(1+0.19)-1=1.35)
Hazine'nin, yani vergi veren vatandasin cebinden cikan faiz orani 4 senede %135. Bu zaman zarfinda enflasyon % 47 olduguna gore, gercekte odedigimiz faiz %60 ( = (1+1.35)/(1+0.47)-1=0.6).
Demek ki Yorgi'nin kazandigi %181 getirinin 60 puani benim cebimden cikmis. Bu da yillik %12;ye denk geliyor.
Peki geri kalan 121 puan kimin cebinden cikti?
Yorgi'den Mart 2003'de kim dolar alip Mayis 2007'de tekrar dolar satmissa onun cebinden cikti. O "yatirimci" siz misiniz? 2003 'de dolar alip, 2007'de dolar sattiniz mi? Almadiniz mi? O zaman sizin cebinizden cikan 60 puandir.
Dolar bazinda maliyet hesabi olmaz. Neden? Cunku devlet vergiyi dolar cinsinden degil yerli para cinsinden toplar. Eger yarin dolar 1 liraya dusse, Yorgi'nin kazanci yuzde onyuzbine ciksa bile bu degismez.
"Türk bankalarının ortalama fon maliyetleri yaklaşık yüzde 12 olup ABD bankalarından yaklaşık yüzde 8.5 fazladır. Buna rağmen, Türk bankaları dövizlerini yaklaşık yüzde 4 ve Merkez Bankamız da yaklaşık yüzde 3 zararla yabancı bankalara yatırırlar. Yabancı bankalar, kendi ülkelerindeki fonlar aracılığı ile gelip, bizim paramızın bir bölümünü bizim borsamıza, bir bölümünü de bizim Hazine bonolarımıza veya tahvillerimize yatırırlar. IMF sayesinde, kur riskini garanti ettiklerinden yüzde 22 civarında faiz alırlar. " Yaman Toruner, Milliyet Gazetesi, 02.06.2007
Birincisi, madem IMF'nin kur garantisi var, neden mali mulku satip, dolar borclanip, lira faizine parayi yatirmiyorsunuz Yaman Bey? Elinizden tutan mi var? Buyrun.
Asil konu ise soyle. Bankalar yurtdisindan faizi LIBOR uzerinden alirlar. LIBOR, London Interbank Offered Rate anlamina gelir. Londra'daki itibarli bankalarin kendi aralarinda borc vermede kullandiklari faiz oranidir. Turk bankalarinin riski, Londra bankalarindan fazla oldugu icin LIBOR uzerine faiz primi konur. Su anda 1 senelik LIBOR %5.8 civarinda olduguna gore (grafik) ve Turk bankalari genellikle LIBOR + 0.6 ile borclandiklarina gore (bakiniz 1, 2) dogru hesap neymis? 5.8+0.6=6.4.
Esas konuya donersek, bankalar %4 veren Amerikan tahvillerine yatirim yapmak icin %6.5 ile disaridan borclanmazlar. %18 ile Turk lirasi mevduat hic toplamazlar.
Disaridan kaynak saglamanin amaci, bu parayi kredi olarak iceride kullanmaktir. Lira uzerinde verilen krediler %20'nin uzerinde, dolar uzerinden %8'in uzerinde faiz birakir. Boylece bankalar kar ederler. Nitekim, yurt icinde kredi talebi kesilince, disaridan borclanma da kesiliverdi (Ocak-Nisan arasi 2006'da bankalar 3.5 milyar dolar kredi almislardi. 2007'de 1.2 milyar dolar aldilar). Tesaduf mu? Degil. Eger iceride bu faizi veren yoksa, bankalar da disaridan faizle borclanmazlar. Ayni sekilde, iceride toplanan mevduat kredi olarak plase edilemiyorsa, Hazine kagitlari alirlar. Bakarsaniz hazine faizi, gecelik faizin altina inivermis.
Peki ya Merkez Bankasi? Merkez Bankasi, rezerv biriktirmek icin borc almaz. Olsa olsa IMF'den yardim alir. O da en son Aralik 2001'de olmus. Merkez Bankalari dogrudan piyasa mudahelesi ile doviz toplarlar. Karsiliginda piyasaya banknot surerler. Bu isin MB'na maliyeti, banknot matbasini calistiran iscilere odenen maasi ve kagit masrafini bir kenara koyarsak, sifirdir. Ancak eger piyasaya cok miktarda para surerlerse, enflasyona sebep olacagindan bu paranin bir kismini borclanarak piyasadan cekerler. Buna Acik Piyasa Islemler denir. Borclanma sonunda tabii bir faiz oderler.
Mayis 2007 itibari ile MB'nin piyasadan topladigi para 7 milyardir. Buna %19 faiz verse, yillik faiz masrafi 1.4 milyar lira olur.
MB'nin brut rezervi 66 milyar dolardir. Bu para 4 kaynaktan gelir:
Yurtdisindaki vatandaslarimizin MB'da actigi doviz hesaplarinin miktari 16 milyar$ civarindadir. Bunlara odenen dolar faizi %2.75'dir.
14 milyar dolar bankalarin doviz hesaplari karsiliginda MB'na yatirmak zorunda olduklari zorunlu karsiliklardir. Bunlara odenen faiz %2.53'dur.
12 milyar dolar Hazine tarafindan tutulmaktadir. Bunlara faiz odeniyor mu bilmiyorum.
Kalan 24 milyar dolar MB'nin net doviz posizyonudur. Turk lirasi vererek piyasadan cektigi dovizin miktaridir. Maliyeti sifirdir. Daha sonra API operasyonlari 7 milyar lirayi geri cekince yillik 1.4 milyar faiz oduyor ya, bu demektir ki dolar cinsi olarak 24 milyar $ icin aslinda %4 faiz odenmis demektir (1.4/1.35 /24 = 0.04).
Yani neymis? MB'nin rezervlerinin MB'na maliyeti agirlikli ortalama olarak aslinda %2.7 imis. Bu parayi %4.5 ile Amerika'ya verince aslinda kar edermis.
Peki o zaman diyeceksiniz ki Turkiye'de 100 milyar dolardan fazla para yok mu? Bu para aslinda Amerika'ya verilmis dusuk faizli borc olmuyor mu?
Evet oluyor. Ama bunu yapan bankalarimiz veya MB degil. Bunu yapan parasini dolarda tutan Turk halki. Kizacaksaniz gidin ona kizin.
"Kıbrıs Barış Harekatı sırasında uçaklarımıza benzini Libya’dan alabilmiştik. Ambargonun etkisi yoğundu. Tanklarımız için MOGAZ’a gerek vardı. Ataş Rafinerisi’nin ABD’li genel müdürü, zamanından erken fabrikayı bakıma soktu. Tanklara akaryakıt verilmesini önlemek istedi. Zor durumdaydık."
"ABD’li genel müdür Mogaz imal etmemekte ısrarlıydı. Abdullah KÜTKÜT; “Türkiye savaş halindedir. Rafineriye el koyduk. Bu imalatı yapacağız.” Dediğinde ABD’li genel müdür konuyu uluslar arası örgütlere taşıyacağı tehdidinde bulundu.Dinlemedik o gece gaz üretildi. Ekibimiz, rafinerideki Türk mühendislerin desteğinde 24 saatte Mogaz imal etti ve ordumuza verildi. "
"Yabancı bir firma Türkiyede kazandığı parayı ne yapar, dışarıya transfer eder. Çünkü para kazanıp onu götürmek için buradadır. Yani kaynakların dışarıya aktarılması vardır.Yerli sanayicinin en azından kazandığı parayı yine yurt içinde yatırıma yönlendirmesi gibi durum vardır."
"Alan memnun, satan memnun" diyeceksiniz... Türkiye'de Türk insanının imkânlarıyla kurulmuş, büyümüş, köklü üretim tesislerinin yabancılara satılması insanı üzüyor. Konunun yabancı sermaye düşmanlığıyla ilgisi yok. Yabancı sermaye buyursun gelsin. Bizim yapamadıklarımızı yapsın. Pahalı faturalarla ortaya çıkarabildiğimiz fabrikalar yabancıya gitmesin. Tartışılan budur. Gungur UrasGungor Bey kusura bakmasin ama, ben hala tartisilan seyi anlamadim. Diyor ki yabancilar, Turkiye'de fabrika kurabilirler; ama fabrika satin almasinlar. Demek ki yurticinde fabrikasi olan bir Turk sirket, ya ilelebet o fabrikayi isletsin, isletemiyorsa baska Turk'e satsin, satamiyorsa fabrikayi kapatsin.
"Demirdöküm, Türkiye’nin Türk milletinin değeridir. Sahibinin önemi yoktur... Akbank, Garanti Bankası, Türk Telekom, Migros, Kent Gıda, ... satılabilir mi? Eğer bunlar kıymetse, bir değerse Türk milleti sayesinde bir kıymet ve bir değerdirler. Sahipleri Türk milletidir. Eğer biz satarız diyorlarsa, Türk milleti yarın bu bankalardaki hesaplarını kapatsın ya da bu şirketlerden mal almasın, bak bakalım bu şirketlerin değeri kalır mı? Demirdöküm'ün satılması vatana ihanetle eş değerdedir. Koç Grubu'nun 300 milyon dolara gereksinimi mi var? Yazıklar olsun...Yazıklar olsun Demirdöküm'ü satanlara ve Demirdöküm'ü almayan Türkiye’nin zenginlerine. Kampanya başlatın ve her Türk 4 dolar versin; Demirdöküm Türk kalsın." (Bir Okuyucu Mektubu) Ertug Yasar
Biz kime daha cok benziyoruz sizce?Amerikalilar ulkelerini cok severler; kendileri gibi dusunmeyen insanlardan nefret ederler.
Ruslar ulkelerini hic sevmezler; kendileri gibi dusunenlerden ise nefret ederler.
"Bence yabancı ağırlığı sadece çimentoda değil birçok sektörde sorun yaratmaz. Ben hiçbir sektörü stratejik bulmuyorum. Stratejik olan bizim ekonomimizin gücüdür. Yasalar, kurallardır. Çimento da bir zamanlar stratejik sektörler arasındaydı. Çünkü savaş döneminde çimentoya her zaman ihtiyaç duyulur. Onarmak, alt yapıyı hazırlamak için. Ama o fabrikalar yabancıya geçse de yine kendi ülkenizde. El koyarsınız olur biter. Hangi tesisi yabancı buradan götürebilir? Hangi oteli, hangi toprağı, hangi tesisi. Bana göre Türkiye'nin stratejik sektörü yok. Tek stratejik kurumu var o da Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK.) Onun dışında ne bir know how'ımız var, ne buluşumuz. Hani silikon vadisi gibi bir yeriniz olur, bu kaygıyı anlarım." Erhan KamisliBu soz aslinda en ustteki yorumu yazan okuyucuya cevap niteligi tasiyor.
"Merkez Bankası birilerini korkutmak istiyor da, kimi korkutmak istediği belli değil. Dün açıklanan "Finansal İstikrar Raporu" içinde iki felaket senaryosu yer alıyor. Döviz fiyatının yüzde 30 artması halinde, banka sisteminin çökeceği anlatılıyor. Türkiye'de "kriz" denilen şey "bankaların çökmesi ile başladığına göre", demek ki, döviz fiyatının yüzde 30 artması "kriz"dir. Demek ki dolaylı olarak Merkez Bankası raporu ile ciddi bir uyarı yapılıyor. "Ekonominin istikrarı döviz fiyatlarının bugünkü çizgide kalmasına bağlıdır" deniliyor." Gungor Uras, Milliyet 01.06.2007